BBPli yöneticinin ölümünde Bakanın yeğeni çıktı

İstanbulun göbeğinde yaşanan trafik kazasında BBP yönetici hayatını kaybetmişti. Kazanın arkasında yaşananlar ortaya çıktı.

BBPli yöneticinin ölümünde Bakanın yeğeni çıktı
26 Nisan 2021 - 15:44

İstanbulKozyatağı D100 kara yolunda gece 02:45’te, 10 aracın karıştığı zincirleme trafik kazası meydana geldi. Kazada, dönemin Büyük Birlik Partisi (BBP) MKYK Üyesi Avukat İlyas Adıgüzel hayatını kaybetti.

Kazayla ilgili çıkan haberlerde “Yağış nedeniyle kayganlaşan yolda ilerleyen bir otomobil sürücüsü direksiyon hâkimiyetini kaybederek bariyere çarptı. Daha sonra aynı istikamette ilerleyen 10 otomobil daha zincirleme kazaya neden oldu.” ifadeleri yer aldı.

“YANIMIZDAN ADETA RÜZGAR GİBİ GEÇTİ”

Odatv'dan Sami Menteş'in haberine göre; ece saatlerinde, yağmurlu havada trafik ilerlerken yaşanan trafik kazasını, kazaya karışan H.Z. savcılık ifadesinde şöyle anlattı:

“Arkamdan bir ses duydum. Kaza oldu herhalde dedim. Bu sırada yanımdan çok hızlı bir araç geçti. Bu araç yanımda başka bir araca çarptı, sonra beyaz bir araca çarptı, beyaz araç havalandı, sonra refüje çarptı...

Tekrar ediyorum, koyu renkli Audi marka araç yanımızdan adeta rüzgar gibi geçti. Beyaz araca bu araç çarptı. Ben bunu bizzat gördüm.”

H.Z.’nin bahsettiği beyaz aracın içinde İlyas Adıgüzel vardı...

POLİSİN İLK TUTANAĞI

Kaza yerine gelen polisler de tuttukları tutanakla kazanın oluşunu, kaza yerinde neler olduğunu not düştüler. Polisin hazırladığı savcıyla görüşme tutanağında “Bu kazanın oluşumunda kaza yerinde kazaya sebebiyet veren sürücüsü tespit edilemeyen 34..9883 plakalı aracın kusurlu olduğu ancak tamamen kusurun görüntü kayıtlarına ulaşılarak karar verilebileceği...” ifadeleri yer aldı.

Evet, 1 kişinin hayatını kaybettiği, 10 aracın dahil olduğu büyük kazaya karışan bir aracın içi boştu... Aracı kullanan, B.İ.K. iddiaya göre araçtaki arkadaşını hastaneye götürmek için yoldan geçen bir vatandaşın yardım çağrısını kabul etmiş ve hastaneye gitmişti. Polis, plaka üzerinden aracın sahibine ulaştı. Telefondaki ses, aracı yeğeninin kullandığını söyledi. Herkes B.İ.K.’e ulaşmaya çalışıyordu ancak sabah saatlerine kadar ulaşmak mümkün olmadı.

YARIM GÜNLÜK FİRARDAN SONRA ALKOL TESTİ YAPILDI

Kazaya karışan herkes ifadesini verdikten sonra serbest bırakılmıştı. Polis, kazaya karışan ve “firar” notu düşülen B.İ.K.’yi bulmaya çalışıyordu.

B.İ.K. kazadan yaklaşık 12 saat sonra ailesiyle birlikte karakola gitti. Polis, kazaya karışan diğer sürücüler gibi ona da alkol testi yapmak istedi. Ama saat ilerlediği için hastaneye götürüldü. Kan alındı. Sonuçlar çıktı…

B.İ.K. önce savcılığa götürüldü, sonra mahkemeye sevk edildi. Günün sonunda ise tutuklandı.

Tutukluluğun ikinci ayında dosyaya 3 emekli polisin hazırladığı bilirkişi raporu girdi. B.İ.K.’nin avukatı bilirkişi raporuna atıfta bulunarak müvekkilinin tahliye edilmesini istedi, mahkeme tahliye etti.

İDDİANAME ÖNCE İADE EDİLDİ SONRA AYNI İDDİANAME KABUL EDİLDİ

İşte o günlerde bir dostum, dosyayı incelememi önerdi… “Çok şaşıracaksın” demişti.

Günler sonra dosya elime geçti ve satır satır okumaya başladım.

B.İ.K.nin kazadan saatler sonra düzenlenen alkol raporunda “0.10 promilin” altında yazması dikkat çekiciydi. Net bir miktarın verilmemesi, kaza anındaki alkol miktarının ölçülmesini engellemişti.

3 emekli polis, kazayla ilgili bilirkişi raporu hazırlamıştı. İddianamenin de temelini oluşturan bilirkişi raporu, kaza anında tutulan ilk tutanakların aksine, olayda kusurlu olanın tek başına B.İ.K. olmadığını söylüyordu.

Savcılık söz konusu bilirkişi raporunu temel alarak düzenlediği iddianameyi önce İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkeme, delillerin yeterince toplanılmadığını belirterek iddianameyi iade etti. Ancak bir hafta sonra, savcılığın itirazı üzerine İstanbul Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti.

Dava dosyasında yer alan iki dilekçe dikkat çekiciydi.

AVUKAT: MUTAASSIP BİR AİLEYE MENSUP BÜROKRASİDE VE BAKANLIK YAPAN AKRABALARI VAR

İlki, B.İ.K.’nin avukatının imzasını taşıyordu. Avukat Fuat Göktaş, müvekkilinin alkol almadığını şu satırlarla belirtiyordu:

“Müvekkil zaten mutaassıp bir aileye mensup olup kendisi de inancının gereği alkol kullanmayan bir gençtir. Ailesi halen gerek bürokraside Amerikan Washington Büyükelçisi olan Serdar Kılıç, gerekse geçmişte bakanlık yapmış olan aile yakın akrabalar olup KILIÇ ailesi olarak ailenin hiçbir ferdinin de alkol kullanmadığı ve mutaassıp bir aile oldukları toplum içinde bilinen bir gerçektir.”

Avukatın “bakanlık yapmış” diye işaret ettiği kişi, eski Gençlik ve Spor Bakanı AKP’li Akif Çağatay Kılıç’tı.

Avukat, B.İ.K.’yi kurtarmak için hatırlı akrabaları referans göstermişti.

Peki, bu referans işe yaradı mı?

“MÜDAHALELER SONUCU DOSYADAKİ DELİLLERE RAĞMEN OLAY TERS DÜZ EDİLMEYE ÇALIŞILMIŞTIR”

İkinci dilekçeye bakalım… Dosyada sanık olarak yer alan B.E.’nin avukatı, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nin kazayla ilgili hazırladığı rapordan sonra mahkemeye dikekçe verdi:

“Kaza akabinde görevli polisler tarafından düzenlenen kroki ve tutanak ile kazaya karışan sürücülerin ve tanıkların ifadesi sonunda hazırlanan tahkikat evrakı ve savcı görüşme tutanağında olayın özeti anlatılmıştır. Bu tespitler doğru ve müdahalesiz kayıtlardır.

Fakat daha sonra yapılan müdahaleler sonucu dosyadaki delillere rağmen olay ters düz edilmeye çalışılmıştır. İlk pes dedirtecek işlem hazırlıkta dinlenen bilirkişiler tarafından yapılmıştır. Dosyaya tam zıt bir rapor tanzim edilmiş ve kovuşturma esnasında yapılan keşifte hazır olan aynı bilirkişiler yanıltıcı raporlarında ısrar etmişlerdir.”

Dilekçede Adli Tıp’ın hazırladığı raporda, yukarıda da ifadesini aktardığımız H.Z.’nin beyanlarının esas alındığını ancak sonuç bölümünde tam ters şeyler yazıldığı kaydedildi.

Avukatın dilekçesini aktarmaya devam edelim:

“Bu raporun içeriğine bakıldığında çok açık olarak tespitlerle sonucun zıt oluşu müdahalenin gücünü göstermektedir. Raporu yazanlar ‘durum budur fakat sonucu böyle yazdık’ dercesine raporu okuyan anlasın diye kerhen imza attıklarını açıkça ortaya koymuşlardır. Bu husus bile tek başına raporun yanlışlığını göstermektedir.”

“GÖRÜNMEYEN BİR EL SANIK B.İ.K.’Yİ KURTARMA ÇABASINDA”

Dosyaya giren raporlar, İlyas Adıgüzel’in ölümüne neden olan kazayı açıklamaktan uzak görünüyor. Daha da kafa karıştırıyordu sanki. B.E.’nin avukatı duruma tepkisini şu satırlarla dile getirdi:

“Maktulün aracına çarpan araç tespiti yapılmamış ve sanki kasıtlı olarak kaza olayı biraz daha karıştırılmış ve hazırlıkta ve kovuşturma esnasındaki bilirkişi raporlarına aykırı bir durum tespiti yapılmıştır. Çünkü maddi vakıa çarpıtılmaya ve asıl suçlu saklanılmaya çalışılmış, en sonunda asıl suçlunun olası kast veya bilinçli taksiri gündemden çıkarılmaya muvaffak olunmuştur.”

Avukata göre, görünmeyen bir el vardı ve dava dosyasına müdahale etmişti:

“Dava dosyasına ve yargılamanın seyrine baktığımızda özellikle hazırlık aşamasında görünmeyen bir el sanık B.İ.K.’yi kurtarmak çabasında olduğunu ve böyle ölümlü sonuçlanan bir kazada suçu hiçbir suçu ve günahı olmayan başka birine yıkma niyeti apaçık gözler önüne sermektedir.”

OLAY ANINDA KAÇ PROMİL ALKOLLÜYDÜ

Ve gelelim bence dilekçenin en önemli bölümüne… B.İ.K.’nin kazadan sonra olay yerinden ayrıldığını ve yaklaşık 12 saat sonra alkol testi yapılabildiğini yazmıştık. B.E.’nin avukatı, alkol testi ve promil hesabıyla ilgili şu çarpıcı satırları kaleme aldı:

“Kazadan bir gün sonra alkol testi 0.10 promil çıkmıştır. Adli tıbbın istikrar bulmuş uygulamalarında alkolün saatte 0.3 promil eksildiği hususu tıp ve bilimsel uygulamalarda ispat edilmiştir. Kazadan yaklaşık 11 saat sonra yapılan alkol ölçümü bu formül ile hesaplandığında yaklaşık sanık Batuhan’ın aldığı alkol kaza esnasında 3.50 promil seviyesindedir. Bu alkol ve hızı da düşünüldüğünde, sanığın suçunun bilinçli taksir ile bir kişinin ölmesi ve birden fazla kişinin yaralanması suçunu oluşturduğu izahtan varestedir.”

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı'nın internet sitesinde ise 3 ve üzeri promil alkolün insana etkisinin "reflekslerin azalması, bilinçte bulanıklık, pek çok kişide bilinç kaybı" olacağı yazıyor...

KAMERA KAYITLARINA NE OLDU

Aslında bu kadar tartışmayı bitirecek bir husus vardı. Güvenlik kameraları…

Öyle ya, kaza İstanbul’da yerleşim yerinin olduğu, çok sık kullanılan bir yolda gerçekleşmişti. Mutlaka olayı kaydeden bir kameranın olması gerekiyordu…

Ama yok!

Ne hikmetse olay yerine yakın olan kameraların hiçbiri kazanın olduğu yeri görmüyor!

Polisin tuttuğu tutanağa göre, kazanın olduğu yerdeki bir benzin istasyonunun kamerası, olay yerini görmüyor ama “En sol şeritte koyu renkli bir aracın çok hızlı bir şekilde kamera açısına girerek ilerlediği” görülüyor.

Bahsedilen koyu renkli araba ise B.İ.K.’nin kullandığı Audi marka araç.

Kamera kayıtlarının olmamasına B.E.’nin avukatı şöyle tepki gösterdi:

“Savcı ile yapılan telefon görüşmesinde olay yeri inceleme ekibine olay yerinde görüntü ve fotoğraf çekilmesi emri olmasına rağmen o esnada bu emrin yerine getirilmemesi düşünülemez. Fakat gün sonunda ne bir görüntü, fotoğraf ne de bir video kaydı mevcut değildir. Bu kayıtlar uçmadı ya!

Olay yerini çeken yoldaki MOBESE kameraları da ne hikmetse olay esnasında tümü arızaya girmiştir…

İlme, fenne, dava dosyası ve sanık-tanık beyanlarına aykırı oluşturulmaya çalışılan mizansene uygun raporun kabulü mümkün değildir.”

YARIN KARAR BEKLENİYOR

Davada son durum ne diye merak edenlere hemen anlatalım. Savcı son duruşmada mütalaasını verdi. Mütalaa, B.E.’nin avukatının kaygılarının doğruluğunu kanıtlar nitelikteydi.

Yarın ise İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karar duruşması görülecek. Mahkemenin vereceği kararı merakla bekliyoruz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum